AŞIK OYUNU


Aşık oyunu, adını oyun malzemesi olan “aşık” kemiğinden alan ve misketin atası olarak bilinen geleneksel bir spordur.


TARİHÇESİ


Aşık oyununa rastlanılan ilk yazılı kaynak, Kaşgarlı Mahmut’un 1072-1074 yılları arasında yazdığı Divanu Lugat’it-Türk’tür. Aynı zamanda Dede Korkut Hikâyelerinin ilki olan “Dirse Han Oğlu Boğaç Han” hikâyesinde de çocukların aşık oynadığından söz edilmektedir. Aşık, geçmişte yaşam şartları nedeniyle zor bulunan bir kemik olmuştur. Bu nedenle Anadolu’da oyuna davet ederek aşık kazanmak ve kazanınca ustalığını dile getirmek için “sen benimle aşık atamazsın” denilmiş, yarışmak ve boy ölçüşmek istenmiştir. Aynı zamanda aşığın çukur yüzüne “cuk” denilmiş, oyuncu atış yaparken buraya baş parmağını koyarak atış yaptığında da istediği kadar aşık kazanırsa “cuk oturdu” denirmiş. Bu sayede istenilen aşıklar kazanılmış ve oyuncu, oyunun kazananı sayılırmış. Aşık oyunu sadece Anadolu’da değil, Orta Asya ve Avrupa kıtalarında da oynanan geleneksel oyunlar arasındadır. Aşık oyununu 2017 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydettirilmiştir.


KURALLARI

En az 2 kişiyle oynanan oyuna başlamadan önce, karşılıklı ve aralarında en az beş adım olacak şekilde iki çizgi çizilir. Bütün oyuncular bir çizgide toplanır. Sırayla, ellerindeki daha ağır ve enek denen aşığı karşı çizgiye atarlar. Tüm atışlar yapıldıktan sonra çizgiye en yakın olan aşığın sahibi birinci olur; bu sıralama takip edilir. Bu oyunda ana hedef başı vurmaktır. Baş, son oyuncunun belirlediği sağ ya da sol aşıklardan biridir. Başı vuran oyuncu bütün aşıkları alır. Eğer oyuncu başı değil de başka bir aşığı vurursa ve o aşık ile kendi aşığı olan eneki çizgi dışına çıkartırsa, o çıkarılan aşıktan itibaren başın zıt tarafındaki bütün aşıkları alır. Kalan aşıklar tek- rar dizilir ve sıradaki kişiyle atışa devam edilir. Yerdeki aşıklar bitene kadar oyun devam eder ve en çok aşık kazanmış olan oyuncu oyunun kazananı olur.